YAŞAYAN İSLAM

Kuran'nın Kalbi Yasin-i Şerif

KURAN'IN KALBİ YASİN-İ ŞERİF


     Yâsin-i şerif, Cin suresinden  sonra Mekke'de nazil  olmuştur. Seksen üç ayettir ve Kuran-ı Kerimin otuz altıncı suresidir. Adını ilk ayeti oluşturan Ya-Sin harflerinden alır. Başka isimleri de vardır:
 
     İman esaslarına ait bir cok esası içerdiği ve okuyanların kalplerini nurlandırdığı için kendisine  “Kal-bü'l Kur'an/ Kuran'ın Kalpi” denmiştir.
    
     Birçok yanlış inancı berdtaraf ve İslam-ı müdafa ettiği için “Dafia  / Müdafaa Eden” ünvanını almıştır.
     Gafilleri ikaz ederek haklarındaki hükmü ilahiyi bildirdiği için “Kaziye / Kaideyi Kural” ünvanını almıştır.

     Kendisine tam ihlas ile tilavet edenlerin dünyevi ve uhrevi nimetlere kavuşmalarına vesile olacağı ve sevabının vefat eden müminlere de ithaf edilebileceği cihetle kendisine “Muammime / Kapsayıcı” ismi verilmiştir.

Yasin suresinin fazileti

    Geleneğimizde Yasin-i Şerif'e özel önem büyük ölçüde hadis-i şeriflere dayanmaktadır. Bu hadislerden bazıları şunlardır.
“Ölülerinize Yasin okuyunuz.” (Ebu Davut Cenaiz 19)
“Ümmetimden her insanın kalbinde Yasin suresinin bulunmasını ne kadar isterim.” (Suyuti Dürrü'l mensur, 7/37)
“Yasin, Kuranın Kalbidir. kim onu Allah rızasını ve ahiret sevabını kazanmak için okursa geçmiş günahları affedilir.” (Ahmed Bin Hanbel, Müsned 5/265)
“Kim geceleyin Yasin okursa bağışlanmış olarak sabaha girer.” (Ahmd b. Hanbel, 5/26; Suyuti, camiu's-Sair, 2/633; Darimi, Fezailü'l-kur'an, 21)
“Kim her gece Yasin okumaya devam ederse şehit olarak ölür.” (Taberni)
“Kur'an'ın kalbi  Yasin'dir. Bir kimse Allah'ı ve ahiret yurdunu dileyerek okursa bağışlanır. Onu ölülerinize okuyunuz. (Nasai, Ebu Davut, İbni Mace)

Yasin-i Şerif ne anlatır?

     Yasin-i Şerif'in genel olarak muhtevası şu konular üzerinedir:

     Resulullah s.a.v.'in Peygamberliğini tastik ve O'nu inkaredenleri tehdit.
     
     Eski kavimlerin inkar hallerinden dolayı başlarına geleni beyan ederek insanlığı uyanmaya davet etmek.

     Cenab-ı Hakk'ın kudretinin bazı eserlerine dikkat çekerek akleden kimseleri düşünmeye, ibret almaya sevk etmek ve nasıl tevhit ehli olacaklarını göstermek.

     Ahireti inkar edenlerin sonradan nasıl bir pişmanlığa düşeceklerini hatırlatma; müminleri uhrevi mükafatlarla müjdeleme.

    İnsanların mükellef oldukları dini vazifelere işaret.

    Yaradılış mucizelerine dikkat çekmek ve bütün insanlığı Cenap-ı Hakk'ın kudret ve azametini tasdik etmeye davet.

Yasin-i Şerif'ten bazı ayetler

“Ya-Sin” (1)

     Surenin bu ilk ayetindeki “Ya-Sin” harfleri huruf-u mukattaa dandır. Bazı surelerin başlarında bulunan

bunun gibi harf kombinasyonlarının manalarının alimlerimiz Allah'ın ilmine havale etmiş, bu şu manaya gelir dememiştir. Ancak Yasin kelimesi  hakkında muhtelif rivayetler vardır: Bu rivayetlerle içinde en çok üzerinde  durulan görüş de şudur: “Yasin”, “Ey İnsan” demektir ki, maksat yine Resulullah s.a.v.'dir.

“Hikmet dolu Kur'an'a andolsun ki, sen elbette dosdoğru bir yol üzere gönderilenlerdensin” (2,3,4)


    Cenab-ı hak, Efendimiz s.a.v.'in peygamberliğini inkar edenlere cevap olarak hikmet dolu Kur'an'a yemin ederek ”Sen dosdoğru yol üzere gönderilmiş Peygamberlerdensin” buyuruyor. Yani sen, sonsuz kerem sahibi olan Allah'ın yakınlığına (cennetine) ulaştıran dosdoğru bir yol üzerinde bulunmaktasın. Tebliğ ettiğin din ve sana vahyolunan hikmet dolu kitap da ancak dosdoğru yola çağırır.

“Bu Kur'an ataları uyarılmamış, bu yüzden de gaflet içinde olan bir kavmi uyarmak için mutlak güç sahibi Allah tarafından indirilmiştir.”(5,6)

Yani biz seni, babaları uyarılmayan gafil bir kavmi uyarman için gönderdik.

“Onlardan çoğu üzerine azap sözü hak olmuştur. Artık onlar iman etmezler. Onların boyunlarına demir halkalar geçirdik. O halklar çenelerine dayanmıştır. Bu sebeple kafaları yukarıya kalkık durumdadır. Biz onların önlerine bir set, arkalarına da bir set çekip gözlerini perdeledik. Artık görmezler.”

Bu ayet-i kerimelerde, kafirlerin üzerine azabın hak olduğunu ifade ettikten sonra hallerini temsil kabilinden izah eder. Onların gurur ve kibirleri boğazlarına takılmış bir demir halka gibi imanlarına mani olmuştur. Hiçbir hayır cihetine hareket edememiş, elleri bağlı kalmıştır. Büyük müfessirlerimizden Fahreddin Razı rh.a ayette gecen demir halka ifadesini onların emelleri, hırs ve tamahları, dünyanın süsleri ve nefslerinin arzuları olarak tefsir etmiştir. Yani onları her yandan saran birçok mani ve engeller var ettik. Artık onlar cehalet çukurlarında hapsolmuş ve varlığımıza birliğimize işaret eden delillerle bakmaktan men edilmiş durumdadırlar.

Uyarılar kime fayda verir?

“Sen ancak zikre uyanı ve görmediği halde Rahman'dan korkan kimseyi uyarırsın. İşte onu bağışlanma ve güzel mükafatla müjdele.” (11)

     Nasihatten yararlanan kimseler, Kur'an'a kulak veren ve görmediği halde Rahman olan Allah'tan korkan kimselerdir. Ona, günahlarının affedileceğini, ayıplarının örtüleceğini ve kendisine çok güzel mükafat verileceğini müjdele. Bu güzel mükafat cennet ve Yüce Allah'ın cemalidir.

“Şüphesiz biz, ölüleri diriltiriz. Ayrıca onların yaptıkları işleri ve bıraktıkları eserleri yazarız. Biz, her şeyi apaçık bir kitapta (lavh-i mahfuzda) kaydettik.”(12)

     Yani insanların hayattayken yapıp ettiklerini, iyi olsun kütü olsun arkalarında bıraktıkları eserleri, izleri, açtıkları çığırları yazarız. insanların güzel eserleri öğrettikleri bir ilim, Allah için vakfettikleri bir mal, yaptıkları bir vakıf veya mescid gibi hayırlı şerlerdir. Kötü eserleri ise İslam'da sonradan ortaya çıkarttıkları bir bid'at ve benzeri zararlı işlerdir.

Üç elçi ve koşarak gelen adam

     Yasin-i Şerif'te yukarıdaki ayetlerin devamında Antakya halkına gönderilen üç elçiden bahsedilir. Rivayetlere göre bu üç elçi Hz. İsa a.s. tarafından görevlendirilmiştir. İki elçi şehre girerken ilk olarak Habib-i Neccar adlı kişiyle karşılaşmış, ilk çağrılarını ona yapmışlar. O da hastalıklı olan oğlunu  iyileştirilirse onlara iman edeceğini söyleyince Habib-i Neccar'ın  evine giden elçiler oğlunu meshetmişler ve Allah'ın izniyle şifa bulmuştur. Bunu üzerine Habib-i Neccar elçileri tasdik etmiştir. Bu şifa hadisesi halk arasında duyulunca iki elçiden kralın haberi olur ve onları hapsettirir. Üçüncü elçi olarak gönderilen Şemun bir yolunu bulur, kralı elçileri dinlemeye ikna eder. Elçileri dinleyen kral ve hizmetinde olanların da bir kısmı iman ederler. Bununla birlikte Yasin-i  geçtiği üzere halkın büyük bir kısmı elçilere karşı çıkar ve inanmak istemez. Onlar böyle çekişirken  Habib-i Neccar şehrin kıyısına gelerek, ikna edici ve yumuşak bir üslupla onları tevhide çağırır. Fakat onlar inanmak şöyle dursun bu nasihatlerden rahatsız oldukları için onu öldürürler. Bir süre sonra da bu kavim bir sesle helak olur.

     Bu kıssada en çok göze çarpan hususlardan biri, elçilerin sözlerini inkar eden halkın  Allah'ın varlığını kabul etmekle beraber Peygamberliği inkar etmeleridir. Bunu da kendi akıllarınca, ayette de belirtilen üç şeyle delillendirilir.

“Rahman size bir şey indirmedi. Siz de bizim gibi insansınız, dolayısıyla siz yalan söylüyorsunuz.”(15)

      Aslında bu kıssa bütün insanlığın hikayesinin özetidir. Öteden biri insanlar üç gruptur. İnsanları doğru yolu çağıran Peygamberler, veliler, alimler; onlara bütün kalbiyle inanan destek çıkan samimi müminler ve birde doğru yola çağıranlara kulak vermeyen dış bileyen onların söyledikleri nefslerine hoş gelmediği için uğursuzlukla suçlayan, düşman bilen inkarcılar güruhudur.

“Yazık o kullara! Kendilerine bir peygamber gelmezdi ki onunla alay ediyor olmasınlar.”(30)

     Takip eden ayetlerde Allah Teala kudretinin yüceliğine ve öldükten sonra diriltmenin kudret-i sübhanisi için ne kadar kolay olduğuna her insanın günlük hayatta gördüğü delilleri sunar.

Müminlerin cennetteki hali

     Cenab-ı hak surenin devamında kafirlerin üzüntüsünü ve pişmanlığa sevk ederek tövbe etmeleri için dünya hayatında eziyet ettikleri müminlerin  cennetteki halini tasvir eder.

“Şüphesiz cennettekiler o gün nimetlerle meşguldürler, zevk sürerler. Onlar ve eşleri gölgelerde koltuklara yaslanmaktadır. Onlar için orada meyveler vardır. Onlar için diledikleri her şey vardır. Rab'den bir söz olarak kendilerine selam vardır.”(55,56,57,58,59)

     Hiç şüphesiz bu nimetlerin en büyüğü ve en güzeli Rablerinden gelen selamdır. Bu sebeple bazı alimlerimiz “Yasin Kur'an'ın kalbidir. Bu ayeti kerime de (59. Ayet) Yasin'in kalbidir.” demişlerdir. Bu hal içinde ilahi rahmet, onlara ihsan edilen nimetlerin tam olması için kendilerine selamla birlikte Cemalullah'ı seyri de bahşedilmiştir.

“Ey ademoğulları! Ben size Şeytana tapmayın , çünkü o sizin düşmanınızdır; bana kulluk edin, doğru yol budur diye emretmedim mi?”(60,61)

     Kafirlere bir uyarı olan bu ayet-i kerimeler iş'ari olarak şöyle de tefsir edilmiştir. Doğru yol kulu ilahi huzura ulaştıran manevi terbiye yoludur. Bu yolu arif-i billah veliler açıklamışlardır. Gerçek şu ki şeytan insanların çoğunu bu terbiye yolundan saptırıp onları dünyayı, makam ve mevkiyi talep etmeye sevk etmiştir. Bu durumda onlar Allah'ın zikri için vakit ayıramadılar ve kendilerine Allah'ı tanıtacak kimselere boyun eğmeye güç yetiremediler.
    
      Bu ayetlerden sonra kafirlerin inkarlarından ötürü cehenneme sürüklenişi hesap gününde ağızlarının mühürlenişi ellerinin konuştuğu ve ayaklarının da şahitlik ettiği bildirilir.

“Biz o peygambere şiir öğretmedik; hem onun için uygun da değildir. O sadece (Allah'tan gelmiş) bir öğüt ve apaçık bir Kur'an'dır. Biz onu, diri olanları uyarması ve kafirler hakkındaki sözünüz gerçekleşmesi için indirdik.”(69,70)

     Yani Allah'ın o Peygamber'e öğrettiği ve O'nu söyledikleri sadece Allah'tan gelmiş bir öğüttür; onunla insanlara ve cinlere öğüt verilir, uyarı yapılır. Peygamberin sözleri inkarcıların iddia ettikleri gibi şiir değil ilahi vahiydir. “ve o apaçık bir Kur'an'dır.” Yani o, mihraplardan okunan, ibadetlerde tilavet edilen okunmasıyla ve kendisiyle amel edilmesiyle en yüksek derecelere ulaşılan gökte indirilmiş bir Kitaptır.

Bu kemikleri kim diriltecek

     Rivayet edildiğine göre Übey b. Halef, eline çürümüş kemik alıp ufaladıktan sonra efendimiz'e gösterip: Ey Muhammed sen Allah'ın bu çürümüş kemikleri mi tekrar dirilteceğini söylüyorsun? dedi. Efendimiz de evet Allah seni diriltecek ve cehenneme sokacak! dedi. Bunun üzerine aşağıdaki ayetler nazil oldu.

“De ki: Onları ilk defa yaratan diriltecek ve o her yaratmayı bilir. Size o yeşil ağaçtan bir ateş yapan O'dur. Şimdi siz ondan tutuşturmaktasınız. Gökleri ve yeri yaratan, onlar gibisini yaratmaya kâdir değil midir? Elbette kâdirdir. Çünkü o her şeyi yaratandır, her şeyi bilendir. O'nun emri, bir şeyi dileyince ona sadece "Ol!" demektir. O da hemen oluverir. O halde her şeyin mülkü ve tasarrufu (hükümranlığı) elinde bulunan Allah'ın şanı ne yücedir. Siz de yalnız O'na döndürüleceksiniz.”(79,80,81,82,83)

     Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Fazileti hakkında pek çok hadis-i şerif bulunan, müminlerin her fırsatta okumaya özen gösterdiği bu mübarek sureyi yakından tanımak, Cenab-ı Hakk'ın Kitabı'nın kalbinde ne olduğunu anlamak için tefsirlere müracaat etmek isabetli olacaktır. Bu hususta “Elmalılı Tefsiri” ile Semerkand tarafından  yayınlanan “Bahrü-l medid”i tavsiye ederiz.

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol